Hürriyet,
Emin Çölaşan’a yol verme operasyonu kapsamında bir harekat girişimi
başlattı. Gazetenin kalemşörleri, AK Parti’ye oy verenlere her gün bir
şekilde saldırıyor.Doğan medyası, ikili oynamada yeni bir yöntem geliştiriyor.
Bir taraftan bazı haberleriyle AK Parti’ye destek veren bir politika
izler görünerek Aydın Doğan’ın işlerini yoluna koymaya çalışıyor, öbür
taraftan da topluma ağır hakaretler yöneltiyor.
AK Parti’ye destek veren politika çerçevesinde son örnek ise Emin
Çölaşan’ın gönderilişi oldu. Hürriyet, kişisel kapris ve
geçimsizliğiyle gazete çatsı altında ve Doğan Medya Grubu’nda kavga
etmediği kimseyi bırakmadığı için işine son verilen Emin Çölaşan’ı bile
farklı bir kılıfla sunmayı başardı. Çölaşan’ın gönderilişini, sanki
hükümet kanadı istemiş gibi toplumun algılamasını sağladı.
İKİLİ POLİTİKADA BU KEZ SIRADA HAKARETLER ZİNCİRİ VAR Hürriyet yazarları, şimdi AK Parti’ye oy veren kitleye hakaretler
yağdırmaya başladı. 1950′de Demokrat Parti’ye oy verenleri, “Haso-Memo”
diye aşağılayan zihniyet bu kez oklarını AK Parti seçmenine yöneltti.
“Göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafa” sıfatlarına bu kez bir yenisi
eklendi: “Mürit müşteri”…
Bekir Coşkun’un “******’ün kızları al bayraklarla yürürken, bu
ülkenin aydınlık yüzlü erkekleri meydanları doldururken, çocuklar
annelerinin-babalarının elini tutup yarınlarına şimdiden sahip çıkmaya
kalkarken… Göbeğini kaşıyan adam uzakta bıyık altından güler. Ve sandık
ortaya konulduğunda… Göbeğini kaşıyan adamın dediği olur”
hakaretleriyle başlayan çıkış, Hürriyet’in yeni gözdesi Yılmaz Özdil
ile sürdü. Özdil, “Allah cezanızı versin be kardeşim” diyerek bela
okuduğu yazısını, yüzde 46,7’ye “bidon kafa” diyerek sürdürdü.
Hakaret sırası ise bu kez yalan ve asılsız haberleriyle önceki yıl
ipliği pazara çıkan yazarı Özdemir İnce’de idi. İnce, dünkü yazısında
AK Parti’ye oy veren seçmene ilk başta ‘müşteri’ diye vasıflandırdıktan
sonra hakaretleri peşpeşe sıralıyor.
Özdemir İnce’nin, AK Parti seçmenini “mürit müşteri” diye nitelendirdiği yazısı:
Seçim tahminleri
4 Ağustos sabahı Muğla-Ören’de bakkal gazete paketlerini yeni
açıyordu. Ülker, Hürriyet’in manşetini gösterdi: “Ağustosböceği ile
karınca”. Bir yanda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı “Karınca”
Yılmaz Büyükerşen; öteki tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek.
Ben olsam Melih Gökçek’in yanına İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı Kadir Topbaş’ı da koyardım. Ama bu muhteşem manşetten dolayı
gazetenin yazı işlerini kutluyorum.
* * *
22 Temmuz seçimlerinden sonra bayram çocukları gibi şımaran İslamcı
ve İkinci Cumhuriyetçi yazarlar, seçim tahmini yapmada yanılan
yazarlara hakaret yağdırdılar ve istifalarını istediler. Kimi gazete
yazarları da tahminlerinde yanıldıkları için açıkça özür dilediler. Ben
gerçi tahmin yapmadım ama AKP aleyhinde yazılar yazdım. AKP’nin yüzde
46,7 oy alması konusunda yanıldım. Ama ben Türk halkının 46.7’sini
seçmen sandığım için yanıldım. Bu yüzde 46.7 meğer seçmen değil müşteri
imiş.
Çünkü Türkiye’nin nesnel koşullarında halk seçmen bilincine ulaşmış
olsaydı AKP’nin seçimi kazanması saçmalıktan başka bir şey olamazdı.
AKP ve yarattığı nesnel koşullar eğer Fransa, İtalya, Almanya,
İspanya’ya ve öteki AB ülkelerine taşınmış olsaydı bu parti kesinlikle
seçimi kazanamazdı. Neden kazandı? Bunun bilimsel ve sosyolojik bir
açıklaması olamaz. AKP’ye oy verenlerin seçmenlik bilincinin düzeyini,
ulusal dayanışma ruhunun yoğunluğunu ölçmeden bir açıklamada bulunmak
son derece sakıncalı olur. Seçmen mi, mürit mi, illüzyon bağımlısı mı?
* * *
Şu anda Ankara ve İstanbul kentleri susuz kalmaya mahkûm durumda. Şu
günden itibaren yağmur yağmaya başlasa bile barajların eski
doluluklarına erişmeleri birkaç yılı alır.
Susuzluğa çare olarak Allah’tan yardım isteyen ve Ankaralıların
tatillerini uzatmalarını ya da ailelerinin yanına gitmelerini ve
“cenabet” gezmelerini tavsiye eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek Avrupa’da alay konusu oldu. Susuzluk bunalımının bu
noktaya varacağı neredeyse sekiz aydır biliniyordu. Bunu seçmen de
biliyordu. İstanbullu seçmen de İstanbul’un susuzluğa mahkûm olduğunu
biliyordu. Sorumlu bu iki kenti yöneten ve ülkede iktidarda bulunan AKP
idi. Ama Ankaralıların yüzde 48’i, İstanbulluların yüzde 45’i AKP’ye oy
verdi. Fakat Eskişehir’de çok trajik bir gerçekle karşı karşıya
bulunuyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı bir AKP’li olsa Eskişehir’in
de durumu İstanbul ve Ankara’dan farksız olurdu. Eskişehir Büyükşehir
Belediye Başkanı susuzluk tehlikesini üç yıl önceden gördü ve aldığı
önlemlerle Eskişehir’i kurtardı. Seçim sonuçları ne oldu Eskişehir’de?
AKP yüzde 44, Yılmaz Büyükerşen’in partisi DSP ile seçime birlikte
giren CHP yüzde 24 oy aldı. Eskişehir seçimlerinin sonuçlarının
mantıklı ve rasyonel olduğunu kimse söyleyemez.
Atalarımız “Kendi düşen ağlamaz iki gözü birden çıkar” demişler, ama
yüzde 46,7’nin yaptığı seçimi Türkiye çok pahalıya ödeyecek. Verdikleri
oy sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin adı “Ilımlı İslam Demokrasisi”
oldu. “Türkiye’de laik sistemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi
değiştirmek istiyoruz” (Nail Güreli, Milliyet, 15.08.07; The Guardian,
15.12.05) diyebilen biri cumhurbaşkanı olacak. Bunun utancı yedi göbek
sülalemize yeter!
Kaynak: Haber 7